Duyuru :

İstiklâl Marşı ve Açıklaması


İstiklâl Marşı İçin Açılan Müsabaka ve Âkif

T.B.M.M., 1920 yılında, o zor ve heyacanlı günlerin manasını ve imanlı havasını terennüm ederek, kalplere kuvvet ve heyacan aşılayacak bir Milli Marş yazdırılmasına karar vermişti. Bu marş istiklâl için çarpışılan o günlerdeki yüksek duyguları gelecek nesillere de duyuracak ve düşmanlardan kurtulup yeniden kurulacak olan devletin ''İstiklâl Marşı'' olacaktı.
 
Bunun için 1920 yılı Kasım ayının başlarında Türk şairlerine bir çağrıda bulunuldu. ''İstiklâl Marşı'' için bir müsabaka açıldığı ve birinciliği kazanana 500.- lira mükafat verileceği duyuruldu. Mehmed Âkif merhum bu yarışmaya katılmadı. Bunun sebebinin verileceği bildirilen mükafat olduğu kendisini tanıyanlarca biliniyordu.
 
Yarışmaya katılmak için 700'den fazla manzume gönderilmişti. Fakat kendisi de meşhur bir edip olan Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey, ''henüz herkesi tatmin edebilecek ve o günlerin heyecanını ifade edebilmiş bir şiire rastlamadıklarını'' söylüyordu.
 
Bunun üzerine Mehmed Âkif'in de yarışmaya katılmasını sağlamak için çareler arandı ve Hamdullah Suphi, bir mektup yazarak kazandığı takdirde kendisine para verilmeyeceğini, memleketi böyle tesirli bir ''telkin ve teheyyü vasıtasından mahrum bırakmamasını'' Âkif Bey'den rica etti. Âkifimiz, cebinde parası, Ankara kışında paltosu yokken, yüksek ahlâkının gereği olarak bu parayı almamış ve ''İstiklâl Marşımızı'' parayla yazılmış bir şiir olmaktan kurtarmıştır.
 
Millet Meclisi'nin ''İstiklâl Marşı''nı resmen kabulü 12 Mart 1921 tarihli toplantısında kararlaşmıştır.
 
İstiklâl Marşımız, Ankara'da Taceddin Dergahı'nda yazıldı. O karanlık günlerde vatanımızın kurtulacağını, varlığımızın sembolü olan ay-yıldızlı al bayrağımızın ebediyyen dalgalanacağını müjdeleyen, ordumuza ve milletimizeiman, ümit ve cesaret kaynağı olan ''İstiklâl Marşımızı'', Milli Mücadelemizin manevi önderi olan Mehmed Âkif, Ankara'da Hacettepe semtindeki Taceddin Dergahı'nda yazdı. Burası Taceddin Sultan Camii'nin selamlığı şeklinde küçük bir Anadolu evidir.1973 yılında onarılıp müze olarak açıldı.
 

İstiklâl Marşı ve Açıklaması

1.Kıt'a:
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak
 
1.Kıt'anın Manası:
Korkma! Endişe etme. Batı ufkundaki bu al renk sönebilir; karanlık olabilir. Ama Al Sancak, sönmez, yok edilemez. Onun sönmesi, yok edilmesi için yurdumuzun üzerinde tek tüter ocak, tek aile, tek Türk kalmaması lazımdır. Bu da mümkün değildir. Türk Milleti bayrağını indirmemek için son ferdine kadar mücadele edecektir. 3. ve 4.mısralarda M.Âkif, Türkün istiklâline olan sarsılmaz inancını haykırıyor. O (bayrak) benim, milletimizin kaderi, talihidir. O parlayacak, var ve hür olacak. Dolayısıyla milletimiz de var ve hür olacaktır. O'nun varlığı bizim varlığımız; bizim varlığımız O'nun varlığıdır.
2.Kıt'a:
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin astiklâl.
 
2.Kıt'anın Manası:
M.Âkif bayrağa canlı gibi seslenir. Bayrağı milletinin sevgilisi, hilâli de kaşıdır. O'nun kaş çatışı bile milleti üzer, gülmesi hayat verir; kahramanlık şevki verir. Bu millet bayrağının uğruna daima kan vermiştir. Bayrak, rengini milletinin kanından almıştır. Rengini millete borçludur. Gülmezse millet de kanını helal etmiyecektir. Ama bayrağın kaşını çatmasına gerek yoktur. Çünkü: Yüce Allah'a iman ve kulluk eden milletimiz istiklâli hak etmiştir.
3.Kıt'a:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
 
3.Kıt'anın Manası:
Bu kıt'ada M.Âkif, tok sesi ile bütün dünyaya Türkün tarihini ve karekterini haykırıyor. Dünyada bütün milletlerin bir esaret devreleri vardır. Dünya tarihinde aralıksız hüüriyetini müdafaa ve muhafaza etmiş tek millet vardır: Türkler...''Ben ezelden beridir hür yaşadım'' diyerek 2500 senelik Türk Tarihini anlatıyor. ''Hür yaşarım'' diyerek Türkün hür yaşamak karekterini, azmini ve sonsuza kadar ebediyyen hür yaşayacağını; geleceğini haykırıyor. Böyle bir milleti esir etmeyi hayal edenlere şaşılır. 3.mısrada Türkün kuvveti, kudreti ve haşmeti vardır. Hürriyetine mani olan, sed çeken her şeyi ezecek bir sel gibidir. 4.mısrada, tarihte dağ yırtmış olmanın kudretini, gururunu hatırlatır. Tarihin ilk devirlerinden beri hür yaşayan Türk; ebediyyen de hür yaşayacaktır. Buna mani olmak isteyenleri dağları yırtan kuvveti ile sel gibi ezer, aşar.
4.Kıt'a:
Garb'ın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar;
''Medeniyyet'' dediğin tek dişi kalmış canavar?
 
4.Kıt'anın Manası:
Batı ülkeleri bütün silahları ile sahte medeniyeti ile haçlı ideali ile hakiki medeniyet örneği olan Türk'ü boğmaya, yok etmeye gelmişlerdi. Ama Mehmetçiğin imanlı göğüsü düşmanların önüne sed gibi mani olacaktır. ''Medeniyyet'' denilen sahte, yalancı, vahşi, saldırgan tek dişi (silahı, tekniği) olan bu canavar ulusun dursun. Endişe etme. O ölmek üzere olan canavarın gücü Mehmetçiğin göğsündeki imanı boğmağa yetmeyecektir.
5.Kıt'a:
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
 
5.Kıt'anın Manası:
Türkün yurduna haksız olarak saldıranlar alçaktırlar. Utanmazdırlar, edepsizdirler. Müdafaadaki Mehmetçiğin, imanlı göğsünden başka bir şeyi yoktur. Mehmetçiğe: Bu iman ile bu hayasız akını durdur, son ver. Artık inananların biraz gayreti buna yetecektir. İmanın verdiği ümit; ümidin verdiği cesaretle haykırıyor, zafer müjdesini veriyor. Yüce Allah'ın Kur'anda vadettiği zafer dolu günler o kadar yakındır ki, belki yarın, belki yarından da yakındır.
6.Kıt'a:
Bastığın yerleri, ''toprak diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı:
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
 
6.Kıt'anın Manası:
Bastığınız yerler, ''alalade bir toprak parçası'' değildir. Türk Milleti vatanı için sayısız şehit vermiştir. Mehmetçik, o şehitlerin oğlu, o şehitlerin torunudur. Onları incitmemek için, onlara layık olmak için hiçbir şey karşılığımda vatanını vermeyecektir.
7.Kıt'a:
Kim bu cennet vatanın uğruna olamaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda!
Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada cüda.
 
7.Kıt'anın Manası:
Şehitler cennete giderler. Toprağını sıksanız her yerinden şehitler fışkıracak bu vatan da bizim dünyadaki cennetimizdir. Böyle bir cennet vatan için kim canını feda etmez? M.Âkif, Yüce Allah'a milletinin ağzından niyaz ediyor, yalvarıyor: Bu cennet vatan için canımı, bütün sevdiklerimi vereyim. Ama yeter ki beni vatanımdan ayırma. Hiçbir şeyim olmasa da, yaşamasam da vatanımın toprağında yatmak bana yeter. Ateşi düşürür. Terletir, vücuda rahatlık verir. Sinirleri uyarır.
8.Kıt'a:
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâ-mahrem eli;
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli-
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
 
8.Kıt'anın Manası:
Bu kıt'ada, M.Âkif, titreyerek, Allah'dan milletinin ve ordusunun adına niyazda bulunuyor. Bütün milletin, Mehmetçiğin tek arzusu kendileri şehit de olsalar; yeter ki vatana düşman girmesin, ma'medlerimizin göğsüne onların kirli elleri ve ayakları değmesin. Camiilerimizin minarelerinden günde beş defa Ezan sesi yükselir. İşte bu ezanlar sonsuza kadar yurdumuzun üzerinde inlemelidir. Birbirinden ayrılmaz Türklük ve Müslümanlık da ebediyyen var olmalıdır.
9.Kıt'a:
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;
Her cerihamdan, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.
 
9.Kıt'anın Manası:
Eşsiz İstiklâl Mrşımızın bütün kıt'aları birbirine bağlıdır. 8.kıt'adaki dualarımızı, niyazlarımızı Allah kabul ederse: Yurdumuza camiilerimize düşman eli değmezse, ezanlar yurdumuzun üzerinde devam ederse, işte o zaman: Hayatta kalanlarla birlikte şehitler, şayet varsa mezar taşları bile canlanacak, sonsuz sevinç ve iman coşkunluğu ile Allah'a -şükür secdesine- kapanacaklardır. Toprak altındaki şehitler yeniden hayat bulacaklar; yaralarından kanlı yaşlar, ama sevinç yaşları boşanacak. Şehit na'aşları cisimsiz ruhlar halinde, Yüce Allah'ın yarattığı en yüce kata Arş'a erişecekler.
10.Kıt'a:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin İSTİKLÂL.
 
10.Kıt'anın Manası:
Kesin zafer, ebedi hürriyet ve İstiklâl müjdesidir. Şubat 1921 de, İstiklâl Mrşımızın yazıldığı günlerde, yurdumuz düşman işgali altında inlemektedir. Kuvvetlerimizin üç misli silaha ve imkanlara sahip olan Yunan kuvvetleri Ankara'ya doğru yürümektedir. Polatlı'dan düşmanın top sesleri duyulmaktadır. Meclisin Kayseri'ye nakli düşünülmektedir. (10 Ocak 1921) 1.İnönü Harbi başlayalı beş hafta olmuştur. Büyük Taarruza ve Yunanın İzmir'den denize dökülmesine yani kesin zafere daha 18 ay ve 18 gün vardır. Ama bu kadar zaman önce ve bu kadar zor ve ümitsiz bir durumda; M.Âkif, son kıt'ada Milli Mücadelenin kazanılacağının; kesin zaferin, ebedi İstiklâlin müjdesini verir. Artık, 2.kıt'adaki gibi hilâl çehresini, kaşını çatmıyor, naz etmiyor. Zafer kazanılmış -şanlı hilâl- olmuştur. 1.kıt'adaki karanlığı haber veren şafağın yerine aydınlık güzel günleri haber veren, gittikçe aydınlanan, huzurlu sabah şafağında, hür ufuklarda şanlı hilâl ebediyyen dalgalanmaktadır. Artık milletimizin sevgilisi, bayrağı güldüğüne göre 2.kıt'anın 3. mısrada halâl olmaz dediğimiz kanımızı, O'nun için döktüğümüz kanları da halâl ediyoruz. Bayrağımız ve milletimiz, ezelden beri olduğu gibi, ebediyyete kadar birbirinden ayrılmayacak ve yok olmayacaktır. Verdiği mücadele ile kahraman milletimiz İstiklâli hak etmiştir. Bayrağımızın ebediyen ve hür dalgalanmak hakkıdır. Yüce Allah'a iman eden milletimizin de İSTİKLÂL ebediyyen hakkıdır.


KAYNAK: İsmail Hakkı ŞENGÜLER - Mehmed Âkif Külliyatı (C.10, S.194-214)
 
Kez Görüntülendi





admin

Yazar Hakkında:

Söylediklerimden çok sustuklarımda saklıyım ve gizlediklerimde gizliyim... Beni anlamak için; konuştuklarımdan çok, sustuklarıma kulak verin.! Aklım sükutu sever benim; çünkü, çok ağır ödeştim ben hayatla... Ben sonu ölüm noktalı nice yollardan geçtim; üç noktalar koynaz bana... Herkes gülüşümü görüyor; kimse savaşımı görmüyor. Herkes sesimi duyuyor; ne düşündüğümü kimse bilmiyor. Herkes yazdıklarımı okuyor; gözyaşlarımı kimse görmüyor. Herkes beni tanıdığını sanıyor; ama kimse, benim kim olduğumu bilmiyor...!!!

Yorum Gönder

 
Destek : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © Her Hakkı Saklıdır | imdatWEB
Tema: Creating Website | Yayınlayan: Mas Template
Düzenleyen ve Uyarlayan: imdatWEB | Site Alanı: Blogger